Tweet |
MÜYAP-DER’in, 8 bin yıl öncesine dayanan ve birçok medeniyete beşiklik yapmış bu kadim coğrafyada, inşa etme işinin ve sivil toplum sorumluluğunun bilincinde olan bir yapısının olduğunu ifade eden Işıldar, “Çağın gerektirdiği kent bilincinin ve dirençli kentleşmenin gerekliliği ile vatandaşlarımızın barınma ve yaşam haklarının, sosyal alanlar ile bütünleştiği, kentsel stres ve şokların olmadığı güvenli bir Van kenti için toplumsal sorumluluğumuzu yerine getirmek ve üyelerimizin yerel yönetimler ve merkezi hükümet düzeyindeki sorunlarının gündemleştirilmesi, çözüm önerilerinin sunulması ve takip edilmesi noktasında kurulmuş ve faaliyetlerine gönüllülük esasıyla devam eden bir derneğiz” dedi.
2011 yılında Van’da meydana gelen deprem felaketinin, kentleşme adına ders alıp her şeyi baştan planlamak için bir fırsat sunduğunu ifade eden Işıldar, “Ancak yerel yönetimlerin basiretsizliği sonucu, kentin imar planlarının hazırlanması bakanlık yetkililerine bırakılınca, payımıza düşen kasaba planları oldu ve bu süreç yerel yönetimler ile merkezi hükümet arasında siyasi çekişmelere kurban gitti ve hala da gitmeye devam ediyor. Bu anlamda baktığınızda Van kenti, halkı ile beraber hizmet açısından siyasi nedenlerle sıkışmış kalmış durumda. Yerel yönetimler ile merkezi hükümetin hizmet noktasında en azından asgari müşterekte buluşamamaları, kente hizmetin gelmemesi veya gündemleştirilememesi sonucunu doğurmakla beraber, hizmetten yoksunluğa sebep oluyor. Belediye meclislerinin feshedilmesi, yerel seçimleri kazanan adayların çeşitli nedenlerle görevden el çektirilmesi veya kayyum atanması ve atanan kayyumların kentten bihaber olmaları tüm bu sorunları derinleştirdi. Geldiğimiz noktada, kaybedilmiş kocaman fırsatlar, yıllar ve 81 il içerisinde ekonomik anlamda 81’inci il olmamız kaldı” ifadelerini kullandı.
Van için öncelikli olarak ‘ortak bir akıl ile ortak kent’ bilincinin geliştirilmesi gerektiğinin altını çizen Başkan Işıldar, “Somut anlamda şöyle örnekleyebiliriz; sokağımızda derenin taşmaması için alınacak önlemin siyasi bir tarafı yok insani bir tarafı var, orada o sokakta yaşayan vatandaşlar afete maruz kalmaktadırlar ve görüşleri ne olursa olsun oranın ıslahı konusunda ortaklaşmak durumundadırlar. Ortaklaşamadığımız zaman sorumlulara hesap soracak bir yapı veya çözüme katkı sunacak bir ortam oluşturulamıyor. Böylece güncel tabirle Van “sahipsiz” kalıyor” diye konuştu.
Van’ın yapı stoku açısından yaklaşık 201 bin yapıdan oluştuğunu vurgulayan Işıldar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu yapıların 12 bin adedi ruhsatlı/yapı kullanım izni olan yapılar, 14 bin yapı ise imar affından dolayı yapı kayıt belgesi almış yapılar. Geriye kalan 175 bin yapının cinsi dahi bilinmiyor. Yani düşünün ki bir büyükşehir ilinin yapı stokunun yüzde 87’si kaçak ve direnç durumu hakkında herhangi bir veri elimizde bulunmuyor. Peki bu konuda neler yapılmalı? Öncelikle bu yapıların tamamının direnç durumu taranarak tespit edilmesi gerekir. İnsanların doğal afetler karşısında yaşam ve barınma haklarının korunabilmesi için yapıların direnç durumlarını belirleyip ona göre ihtiyaç duyulan konut stok verileri oluşturulmalı. Bu alanlarda mikro bölgeleme yapılarak dönüşümler sağlanmalı ve imar planları revize edilmelidir. Kentin yerleşim alanları İpekyolu İlçesinin belirli bir kısmından çıkartılmalı ve zemini sağlam bölgelere kaydırılmalıdır. Bu noktada daha önce imar plan çalışmaları yapılan alanların, geç kalınmaksızın süreçleri tamamlanmalıdır. Kent Estetik Kurulları aktif hale getirilmelidir. Sahil yolu çevresinde bulunan ve bin 653 metre afet kotunun altındaki yapılar ivedilikle rezerv alanlarına taşınması için gerekli çalışmalar yapılmalı ve sahilde kesinlikle yeni gecekondulara izin verilmemelidir. Van Gölü Koruma kapsamında bulunan alanların Koruma Amaçlı İmar Plan süreçleri tamamlanmalıdır. Bu alanlardaki kaçak yapılaşmaya göz yumulmamalıdır.”
İmar Plan süreçlerinin yıllardır tamamlanamaması nedeniyle birçok üyelerinin batı illerinde yatırıma yöneldiğini belirten Işıldar, “Genç nüfus ve beyin göçüyle beraber sermaye göçüne de sebep olmuştur. Tüm bu nedenlerden dolayı biz dernek olarak ilkin kent ortak bilincinin oluşturulmasından yanayız. Siyasi kimliklerin bir tarafa bırakıldığı herkesin etki alanını kent için ortaklaştırdığı bir ortak akla ihtiyacımız var. Bununla birlikte yapılacaklar ardı sıra gelecektir” dedi.